14 Ağustos 2012 Salı

Oyuncaklarımı hep kendim yaptım....

"Kaybetmek"...
En zorlandığım duygu durumudur diyebilirim....

Çocuktum... küçücüktüm... babamın, sanırım İtalyadan getirdiği bebek kaybolmuştu... sokakta unutmuştum... çok ağladım... çok üzüldüm.... içimi çeke çeke "ama o benim arkadaşımdı" dedim, salya sümük...

Altı üstü bir bebek dimi... ama işte gel de anlat bana... sonra bir daha hiç oyuncak bebek istemedim...

Hatta öyle pek fazla oyuncak da istemedim... çamur vardı, tahta vardı... ve çeşit çeşit malzeme... oyuncaklarımın çoğunu kendim yaptım.... kırılırsa, kaybolursa... yeniden yaptım...

Hayatımda vazgeçemeyeceğim şeyleri de istemedim... bir yanım bu bağlanmalardan hep kaçtı... içimdeki deli kız için, her durumda bir kapı hep aralık kalmalıydı...

Kaybetsem de önemli değil diyebilmeliydim... ya da ben kaybolduğumda aralık kapı vardı ya...

Kaybetmelerle barışamadı içim... bağlanmamayı seçti onun yerine....

Her durumda yokladım kendimi.... önce olmazını, bulmazını kabullendim... kabullenemediğime baştan uzanmadım....bunu hissettiğim anda ya da... vazgeçtim taaa başta...

"En kötüsü" dedim... en kötüsünü becerebilirsem yürüdüm... yoksa o yollara hiç gönüllü girmedim... kaybetmeyi kabullenemeyeceğim hemen hemen hiç bişi olmamasına uğraştım hayatımda.... bilinçli ya da bilinç altı... kendimi bildiğimden beri böyleydim...

Şimdiye kadar böyleydi... yani...

Ama artık zamanlar daraldı... istesen de istemesen de... bu duyguyla da barışma vakti geldi...

Anları biriktir diyor bir arkadaşım... "anlar yarat, anlar beze... onlar asla kaybolmazlar ki"... belki de... uğraşıyorum elimden geldiğince... ama yüreğim hala çok ürkek... ya yeterli gelmezse biriktirdiklerim... kime yeterli gelmiş ki...

işte öyle....

1 yorum:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...