10 Mart 2013 Pazar

ve özgürlük...

Git gelmeleri başta hep korkuttu beni
Her git geldiğinde gitmelimiydi
Sancılar içinde bir doğum gibi...

Özgürlük gidebilmek miydi
Kalmak çarpışarak ölmek miydi
Git gelmeleri hep korkuttu beni...

Oysa bilirdim her seferimde
Gitmek bir kere düştüyse şu gönlüme
Artık gitmek gereklilikti...

Sonrası hep kendiliğinde geldi
Akışına bırakınca herşeyi
Bak özgürlük kucakladı bile beni....

Demek ki....
Git gelmelerinden hiç korkmamak gerekli...
Git geldimi.... gerçekten geldimi... gitmeli....

4 yorum:

  1. Gitmek

    Bugünlerde herkes gitmek istiyor.
    Küçük bir sahil kasabasına,
    Bir başka ülkeye, dağlara, uzaklara...

    Hayatından memnun olan yok.
    Kiminle konuşsam aynı şey...
    Herşeyi, herkesi bırakıp gitme isteği.

    Öyle "yanına almak istediği üç şey" falan yok.
    Bir kendisi.
    Bu yeter zaten.
    Herşeyi, herkesi götürdün demektir.
    Keşke kendini bırakıp gidebilse insan.
    Ama olmuyor.

    Hadi kendimize razıyız diyelim, öteki de olmuyor.
    Yani herşeyi yüzüstü bırakmak göze alınmıyor.

    Böyle gidiyoruz işte.
    Bir yanımız "kalk gidelim",
    öbür yanımız "otur" diyor.

    "Otur" diyen kazanıyor.
    O yan kalabalık zira...
    İş, güç, sorumluluk, çoluk çocuk, aile,
    Güvende olma duygusu...
    En kötüsü alışkanlık.
    Alışkanlığın verdiği rahatlık,
    Monotonluğun doğurduğu bıkkınlığı yeniyor.
    Kalıyoruz...
    Kuş olup uçmak isterken, ağaç olup kök salıyoruz.

    Evlenmeler...
    Bir çocuk daha doğurmalar...
    Borçlara girmeler...
    İşi büyütmeler...
    Bir köpek bile bizi uçmaktan alıkoyabiliyor.

    Misal ben...
    Kapıdaki Rex'i bırakıp gidemiyorum.
    Değil bu şehirden gitmek,
    İki sokak öteye taşınamıyorum.
    Alıp götürsem gelmez ki...
    Bütün sokağın köpeği olduğunun farkında,
    Herkes onu, o herkesi seviyor.
    Hangi birimizle gitsin?

    "Sırtında yumurta küfesi olmak" diye bir deyim vardır;
    Evet, sırtımızda yumurta küfesi var hepimizin,
    Kendi imalatımız küfeler.

    Ama eğreti de yaşanmaz ki bu dünyada.
    Ölüm var zira.
    Ölüme inat tutunmak lazım,
    İnadına kök salmak lazım.

    Bari ufak kaçışlar yapabilsek.
    Var tabii yapanlar, ama az.
    Sadece kaymak tabakası.
    Hepimiz kaçabilsek...
    Bütçe, zaman, keyif... Denk olsa.
    Gün içinde mesela...
    Küçücük gitmeler yapabilsek.

    Ne mümkün.
    Sabah 9, akşam 18
    Sonra başka mecburiyetler
    Sıkışıp kaldık.
    Sırf yeme, içme, barınmanın bedeli
    Bu kadar ağır olmamalı.

    Hayatta kalabilmek için bir ömür veriyoruz.
    Bir ömür karşılığı, bir ömür yani.
    Ne saçma...
    Bahar mıdır bizi bu hale getiren?
    Galiba.

    Ben her bahar aşık olmam ama
    Her bahar gitmek isterim.
    Gittiğim olmadı hiç,
    Ama olsun... İstemek de güzel.

    Can Yücel

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Konfor alanından çıkmakta, git geldiğinde gitmek de zor iş... bilirim... sancılıdır her doğum gibi.. acıtır bazı bazı... ama sonrası, ah o sonrası... taptaze, pırıltılı başlangıçtır.... ama her taze başlangıç bir vazgeçmektir eş zamanlı.... mesele işte o vazgeçme kararlılığında...
      GÜZEL GÜNLERE....

      Sil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...