Annesinin ardından tüm diğer balıklarla beraber, aynı ortak refleksle yüzüyordu derin maviliklerde... hep birlikte dönülen her köşede... yem ararken büyük balıkların takibinde... kaçarken bir gölgeden çırpıntıdan peşlerinde... ama yüreğinde... ah yüreğinde...
Öylesine meraklar gizliyordu ki yüreğinde... anlatmaya bile çekiniyordu... küçük kırmızı balık... annesi ve diğer balıklarla olmuştu hep... onlar nereye, o da aynı yere... onlar yemlenirse yiyordu... onlar kaçıyorsa kaçıyor... diğerleri uyursa uyuyordu...
Her defasında... sürüde herkesin aynı anda yaptığı şeylerde... içinden "şu anda"... "tam da şu anda" geçiyordu... tam aksini yapsam....aksi yöne gitsem.. ben kaçmasam... daha sonra yem yesem... ve daha... ve daha..
Küçük meraklı balığın merakı artık içine sığmıyordu... taşım taşım...
Bir gün... sığ yerlerde dolaşıyorlardı... amma lezzetli şeyler vardı etrafta... bir de su da tuhaf bir aydınlık... suyun üzerinden gölgeler....sanki tuhaf bir balık var suyun dışında...o nereye gitse oraya bakan ...
O ne diye ölüyordu meraktan...
Meraklı olmak iyi değildir diyorlar... fazla merak balığı öldürür diyorlar... bir balığın başına ne gelirse meraktandır diyorlardı... ve küçük balık istediği soruları soramıyor, ya da yanıtlar yarım yamalak, hiç bir yere varmıyordu....
Sürü ne zaman sahile yaklaşsa... sığ kayalıklara gitse, merakla ve umutla bakıyordu suyun dışındaki o büyük balığa... o da hep ona bakıyordu sanki.... ama bir türlü buluşamıyorlardı...
Yukarısı farklı diyordu küçük balık... her şeyi farklı....
Tüm cesaretini toplayarak bilge balığa sordu..."bilge balık o ne, o suyun dışındaki"
Bilge balık; " aman uzak dur küçük balık, suyun dışı ölüm demek"
"peki ölüm ne demek"
"zamanla anlarsın küçük balık, yaşın daha küçük anlamak için"
"dışarıdaki ışık çok güzel, sıcaklık, meraktan ölüyorum"
"sakın ha, sakın.... gitme her gördüğün güzelin peşine"
"bir daha dönemezsin, kaybolursun, yem olursun, yemek olursun, ölürsün....."
Küçük balığa yetmemişti bu açıklamalar..... beraberinde kocaman bir "ama" ile geçmeye başladı günler.... artık sürünün en arkasından gidiyordu... her an kaçmaya hazır....sıra dışıydı...sürü dışıydı..orada ne işi vardı..
O belki de suyun dışına aitti... o ışığa.. o renklere... evet evet öyle olmalıyım dedi küçük balık....
Zamanla sürüde arkadan gelirken de arayı açmaya başladı.. bazen bu sonradan yetişmelere alıştı sürüdekiler... ve bir gün.... kararını verdi... sığ suya gitti... en sığ kayalığa kadar sokuldu... dışarıyı daha net görebiliyordu...
Başını çıkardı sudan.... hızla geri soktu... nefes alamamıştı... ama güzeldi etraf çok güzeldi...
Tam etrafa bakınırken... iki çıkıntı yaklaştı hızla... hopppp suyun dışındaydı.... etrafa bakındı sevinçle... sadece bir an... oradaydı... işte sonunda oradaydı... ama neler olurdu... nefesssssssss... suuuuuuuu.... coppp diye beyaz bir dünyaya bırakıldı... etrafında 3-4 farklı yarı baygın yaralı balıkla birlikteydi... küçücük bir beyaz kovuk.. kendi boyunun 2-3 katı kadar bir yer.. olsun su vardı ya... yüzmese de olur diyordu ama... birşeyler ters gidiyordu.... neden buradaydı.... neler oluyordu... diğerlerine baktı.. herkes kendi köşesinde yaralarıyla başbaşa idi.. daha çok dudaklar solungaçlar kanlıydı.. nasıl olmuştu bunlar anlayamamıştı... yüzmeyi denedi olmadı... salınmayı denedi.. olmadı... kıpırdamadan beklemeye başladı ... bekledi bekledi... sonra aniden kovuk hareketlendi... bir oraya bir buraya savruluyorlardı hep birlikte... daha sonra karanlık kötü kokan bir yere koydular onları... sallantı devam ediyordu... yanındaki balıklardan çoğu artık hareketsizdiler..
Küçük kırmızı balık dayandı dayandı.... sonra yine aydınlık... sonra yine sallantı... bir an durdular... sonra bir çıkıntı onu aldı... dışarıdaydı... dayanmazdı uzun... bir su sesi duydu akan... giderek yaklaşan... bir an sevindi suya tekrar kavuştu diye... sonra ani bir acı... son hissettiği de buydu... ama hala neler olduğunu anlayamamıştı....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder