Hep dahası, biraz dahası... her hedeften bir sonrası.... her ulaşılanda, daha soluklanmadan bir başkası... dahası, hep daha dahası...
Bu nasıl bir duygudur... sadece elde edilen materyal şeyler değil bahsettiğim... hep bir sonraki için yaşamak, planlamak, hep acelesi olmak, hep doyumsuz tatminsiz ve aç gözlü olmak... daha çok, çabuk, daha daha çok....
İçkide sızıp kalana kadar içmek... yemekte kusana kadar yemek... sevgide skorlarla yaşamak... yanındaki ile değil sıradakilerle uğraşmak... her duyguyu tüketmek... her lezzeti diplemek.. ve bir durumdan diğerine koşmak, koşmak...
Nedir bu telaş, bu acele, bu açgözlülük... kaçmak mı asıl kendinden... soluklanırsa fark edeceklerinden... avucunda kalanlardan... lezzet özlemlerinden... kendinde göreceklerinden... detayların belirginleşmesinden... duyguların rafine haline gelmesinden... kendini fark etmekten kaçış değilse nedir ki bu...
Yetmez olur hiç bir şey, yetemez.... az gelir, dar gelir, kısa gelir... paslıdır tüm lezzetler o koşturmada... tüketmek esastır.. çabuk çabuk.. çok çok....en çoğunu almak gerek en kısa zamanda... bir alışveriş çılgınlığı günün 24 saatinde... yetmelere yetişmeye kalktıkça yetmez olur herşey.... giderek daha daha yetmez olur...
Peki yeten nedir? ne kadarı yetmeli... var mı bunun bir ölçeği tarifi....
Bir arkadaşım söyledi.. bilmiyordum ben... "Bakara suresi" ndeki alkol için olan sözleri... yasak nedenini anlatıp sonunda da "ama soruyorsanız ne kadar miktarı diye - miktarı yeter olandır" denmiş... ne hoş bir ifade " miktarı yeter olan".... işte bu dimi zaten... bana başka, ona başka, sana başka olabilir "yeten miktar"... sadece içkide de değil her şeyde... iş o yetmeyi, yeterliliği, doymaları, doyumları hissetmekte zaten.. hissedebilmekte....
Bunun için iç sesimizle ve kendimizle barışmak gerek önce ki "yeterli" diyen o sesi duyabilelim... her şeyin lezzeti dozunda değil mi...bir tat az olsa da, çok olsa da lezzet eksik olmuyormu... her lezzet tadında kararında güzel değil mi.. nasıl ki tadımlarda lezzeti yakalamak için, lokma yada yudumlar küçük küçük oluyorsa... acelesiz.. ağızda kalış süresi uzun.. farkına vara vara... işte yaşam anlarında da bir gurme disiplini ile, maksimum lezzeti yakalayabilmek için, biraz vites küçültmek, yavaşlamak gerekiyor...
Durmak, dinlemek, hissetmek, farkında olmak için.... yeterli olanın, "yeter" olanın yetebilmesi için...o hassas noktayı yakalamak için... tatları maksimize ederek yaşayabilmek için... biraz yavaşlamak gerekli.... Hep acelemiz olması, keyif zamanlarının olamaması ve tatların hiç bilinememesi ne acı değil mi...
"yeter" demeyi "yeterince" öğrenebilmeyi umut ettim yıllarca, "yetti" artık.....
YanıtlaSilne hoş ifade etmişsiniz.... "yeter" diyebilmek için dertlenmek de, "yetti" diyebilmek de hüner.... ne mutlu size...:))
Sil