29 Mart 2012 Perşembe

Çekim yasası... ya gerçekse.. :))

İnsan çevreden ne çağırırsa o gelirmiş... özellikle bir de ürkmeye başlarsa, o konuda hep olumsuzları çekermiş..odaklandıkça, işler daha fena terse sararmış....hatta bilinç altı ile evrene olumsuz mesajlar gönderip, tatsız bir frekans da bant yayını yapıp, olumsuzları peşpeşe davet edermiş... eyvah ki ne eyvah yani :))

Murpy kurallarından tekrarlamayı en çok sevdiğim " ekmeğin reçelli yüzü ipek halıya düşer" sözüdür.. halı ipekse yani, reçel ne yapar ne eder ona ulaşmanın bir yolunu bulur :)) aslında yukarıda ki hipotezle ne kadar paralel dimi... evet yaaa.... neye özensek başına bişi gelir... en olmayacak zaman da üstümüze çay damlar, çorabımız kaçar... dikkatle taşıdığımız kıymetli tabak elimizden kayar... randevu önemliyse mutlaka bir aksilik çıkar... en olmadık şeyleri en sevdiklerimize söyleyip incitiriz ... ne çok örnek vardır aslında...

Bu şekilde düşününce birden, gerçekten ürktüm aniden... ya gerçekten böyleyse.... yani aklımız, fikrimiz ve biz... bilinç altımız....bilinç üstümüz... korkular... eski kayıtlar.... istekler... güvenler güvensizlikler... eski yaşananlardan tortular....Tüm bunlar çaktırmadan yayın yapıyorlarsa evrene... bunlar yönetiyorsa hayatı... nasıl yani... bir de bumu çıktı :)))"

"İnsan artık düşüncelerini, aklını fikrini de mi kontrol etmeye çalışacak... bu da ne demek canım.... olur mu hiç..." geçti dimi içinizden... benim de ilk tepkilerim böyle oldu... ama sonra düşününce... bu zaten kendiliğinden oluyorsa... evrene bant yayını varsa... biz istesek te istemesek de, sansürleyebilir miyiz ki.. imkansız... sinyaller çekecek uygun frekanstaki sinyalleri...pek çok örnekte yaşamaktayız...

Peki iyi de ne yapacağız o halde....

Sorunun içinde çözümü de....

Doğru sinyaller gerekli  yani...Yayın yaptığımız frekansı değiştireceğiz....

Olumsuzlar frekansından yayın yapan duygular, kırıntılar, korkular .. işte siz koyun adını.... onları ya affetmek, ya terk etmek gerekiyormuş.. enerjileri olmazsa yayın yapamaz, başka olumsuzluk çekemezlermiş... yani işe ciddi bir temizlikle başlamak gerekiyor... aynı hard diski temizler gibi... Yüklüğü açıp, duygusal yüklü ne varsa elden geçirmek gerekiyor.. kolay gibi gelse de kulağa... inanın hiç kolay değil... önünüzde üç büyük yığın oluşuyor. Affedilecekler, onarılacaklar, atılacaklar...

Geçmiş kırıntılar.. bunlar için çoğunlukla yapılacak pek bişi yok... atamıyorsunuz da bir parçanız bir şekilde.. o halde onları affedip, olanlarla barışıp, "yanlıştı, yanlıştı" diye bağırmalarını önlemek gerekiyor. her ne ise... geçmişte kalmalı artık.. hatası ile sevap ile.. yerli yerinde.. mezarında... enerjisi bitmeli.. toprağa geçmeli....

Atılacaklar...
Lüzumsuz taşıdığımız duygusal yükler, yersiz kaygılar...artık hiç gereği de olmayan mevzular... acilen atılacak olanlar...

Onarılacaklar... işte üstüne çalışmamız gereken de bunlar.... yeni bakış yeni yorum ihtiyacında olan konular...ezber bozmamız gerekenler... yüzleşmemiz gerekenler... uğraşmamız gerekenler... ne istiyorumlu, nasıl iyi hissederimli cümleler kurarak başlamak gereken... sonra da bunlara gerçeklik kazandırma süreçleri... olmayacak, düzelmeyecek yapamayacağım ile biten her şeyi reddederek, sadece farklı yaklaşarak çözebileceklerimiz.... olumsuzlama yükleyerek değil de... küçük adımlarla her kazanımın keyfini çıkaracağımız keyifli bir yolculuk aslında bu... bu da başta çok zor görülse de kolay olanı....

İnanın sadece küçük adımları ve her kazanımı önemsersek, olumsuz enerjiyi yok ederiz..

Uzanıp almak gerekli bazen sadece...

İşte bu yüklük temizliği sonrasında, artık yayın bandı değişmiş olacaktır. Biz olumlu gelişmelerle sevinirken... olumlu bantta yayın yapan kişiler ve olayların çekim alanındayızdır artık. Hayatımızda olumsuzlar olumlularla yer değiştirecektir.... bir çok şey peşpeşe tam zamanında gerçekleşecektir. Biz olumsuz odağımızı boşalttıkça, kendimizden memnun olmaya başladıkça... memnunluklar bize gelmek için yarışacaktır. Bu frekansta yayın gücü arttıkça çekim gücü de artacaktır...

Bu düşünceye giderek inanmaya başladım gerçekten... "Tam zamanında" dediğim şeyleri yaşadıkça... ya da bu konuda farkındalığımı arttıkça olanları gördükçe... inanılmaz gelse de öyle... yaşanılan şeylerin birer tesadüf yada kader olmasından daha akılcı da geldi bana bu açıklamalar..

Deneyin derim... hem ne kaybedersiniz ki???

Sevgiyle :)))

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...