18 Nisan 2012 Çarşamba

doğru hayat yanlış yaşanamaz ki....

"hakikat için geçerli olan mutluluk için de geçerlidir: Kişi ona sahip olmaz, onun içinde olur. Eğer siz gerçeğe aşkla bağlı iseniz başka bir hayat yaşayamazsınız; Adorno'nun sözünü tersine çevirirsem; doğru hayat yanlış yaşanamaz! Soyut iyiliğin hiçbir anlamı yoktur;"


Yukarıdaki paragraf Soner Yalçın'ın son röportajından alıntı... sık röportaj vermeyen, vitrinde olmayı sevmeyen, kendi çizgisinden ödün vermeyen bir gazeteci o... inandığı gibi olmanın, savunduğu gibi yaşamanın mücadelesini veriyor içerde, herşeye rağmen... 


Seversiniz yada sevmezsiniz... önemli mi... ama bu sözleri önemli... çok önemli....


O kadar ucuzladı ki her şey... "mış gibi yapmalar" toplumsal bir hezeyana dönüştü... olduğu gibi olma çabasının yerini, olması gerektiği gibiymiş gibi olmalar aldı... popüler olan, revaçta olan, en çok prim yapan ne ise orada olmak gerekti artık... ucuz kimlikler, kopya kişilikler, ezber söylemler, su yolunda seyirler zamanı şimdi... öncelikler hep maddi... bilanço eksik bakiye vermemeli.. her hesaptan, her durumdan olabilen en fazla karla çıkmalı kişi... kalanı maalesef teferruat artık... ne acı...


Oysa hayata karşı bir duruşu olmalı insanın... kendine karşı dürüst olmalı önce... kendini unutmaya çalışmamalı... aynaya bakabilmeli, gözlerinin derininden utanmamalı, inandıklarından, kimliğinden, doğrularından ödün vermemeli... bunları kaybederse ne kalır ki elde... gerçeğin, öncelikle kendi gerçeğinin içinde olmaz ise insan mutlu olabilirmi... 


Nedir hayatı değerli kılan, yanlışlarla örülen duvarların içinde doğru yeşerebilirmi... doğru hayat yanlışlarla yaşanabilirmi... kendinden memnun olabilirmi insan... kendini sevebilirmi omurgası olmadan... duruşunu koruyamayan, inandıkları uğruna savaşmalardan kaçan, taklit yaşamlara sığınan, kendini tamamlayabilirmi...


Hep eksik yaşanmışlıklarla geçen bir hayat.... yaşamak olabilirmi... kaçamak, korkak ve giderek eksilerek var olunabilirmi... sürekli aynalardan kaçarak... nereye kadar taşıyabilir kişi kendini....


Mutluluk için önce kendin olman gerekmez mi... çıplak... tıpkı sen gibi... korkmadan, dimdik... herşeye ve herkese rağmen... diğerlerinden farklı da olabilmek kimi zaman... 


Kendin olabilmeyi başarmak bu kadar zormu... mutluluk mış gibi yaşanabilirmi... gerçekten kaçarak benlik taşınabilirmi... bir durup düşünmezmi insan... ya ben kimim, ne yapıyorum diye... gönüllü körlükler, seçilmiş sağırlıklar, öğrenilmiş çaresizliklerle ayakta kalınabilirmi... 


Kendini taşımaktan, kendi gibi olmaktan vazgeçen insan... hiçlik yolundan dönebilirmi?


Aynada gözlerimi kaçırmadan... ta içine bakabilmeliyim ben... ne pahasına olursa olsun... zor da olsa kimi zaman... sıradışı ya da... farkedermi... ben ben gibiyim sonuçda... ne eksik ne fazla... bu da yeter bana... peki ya size?

4 yorum:

  1. yorum yapmak hazsızlık olur buzguellıge jack

    YanıtlaSil
  2. O kadar etkilendim ki...Hep aklimda olan, fakat henüz dillendiremedigim düsünceleri sanki duygularima isik tutarak yazmissiniz...
    Basarinizin devamini dilerim! :)

    YanıtlaSil
  3. Çok teşekkürler...:)) öyle çok şeyi hissederiz ki ortak... dillendirmesek de, hatta kendimizle bile paylaşmasak da.... sevindim beğenize...

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...