18 Şubat 2012 Cumartesi

Yarım elma olmayacağım ...

Olmayacağım, olmayacağım işte....

Yarım elma olmayı, bir elmanın diğer yarısı olmayı külliyen reddediyorum....

Ben bir bütün elma olmalıyım, kendi kendime tamamlanabilen...

Bütünlüğüm bozulunca dengem şaşıyor...Ben eksikliği tamamlamak için başkalarına muhtaç olmamalıyım...
Tam elma olmalıyım ben...

Cesareti olan başka bütün elmaların da yanımda olma izinleri var tabii :)) o başka bir durum....Hatta iki tam elma olmak, yanyana sırtsırta, biri yeşil  biri kırmızı da olsa....yanyana iki bütün elma olabilmek var ya....var mı daha ötesi bir durum :))

Olmaz ki bence... bir elmanın iki yarısı olmak... yine eksik iki elma olmaktan başka nedir ki...İhtiyaç, muhtaçlık, acizlik, muktedir hissetmemek, yetmezlik duygusu, eksilme süreci, yok olma korkusu, tutunamama becerisi, öğrenilen ve öğretilen çaresizlikler... itirazım var topunuza... itinayla reddediyorum hepinizi....evet evet itinayla....

Ne zaman eksildiğimi hissettsem... önce biraz koyveririm kendimi...
Dibe varmadan yukarı çıkılırmı hiç....
Hatta hızlandırmak bile yararlıdır iniş sürecini... bir an önce yukarı çıkabilmek için... dibe çarptınmı bir defa... işte o acıyla hatta...insan bir anda "dur ya hop neler oluyor" olur ya... fark ediverirsin kendine yaptıklarını, şaşırarak bazen hatta... ve toparlanır... ve ayaklarını basarak en derindeki zemine... güç alır, yeniden yükselerek derinlerinden... yüzeye, güneşe, ışığa çıkarsın... sen çıkarsın yani... birileri elini tutabilir...yardım edebilir ışığı bulmana... ona bir itirazım yok...ama sonrasında yine sensin kendinle birlikte... kendini taşıyarak yukarıya...ışığını bulursun... ve tazelenerek bakarsın etrafına...

İşte öyle... dibe varmadan tekrar yüzeye çıkmak daha zor gelir bazen bana... bu nedenle izin veririm en derinime dalmaya...sonra da sıkılarak kendi hallerimden...ışığa koşarım yeniden... böylece tamamlanarak çıkarım yüzeye...daha sıkı sarılırım hayata ve sevdiklerime... anlayarak, anlaşılarak, zenginleştiririm içimdeki beni... itinayla... korkmadan bakabilirim her türlü ışığa.... sakınmadan, saklanmadan.... asla korkmam ayakta ve dik durmaktan...ve yan yana durmaktan hak edenle :))

Az önce bir yazı okudum... "kimseye bağlı olmadan yaşanan mutlulukların da farkında olabilmeli insan" deniliyordu özetle... evet ya... öyle çok şey var ki... bakmak yeterli gerçekten görmek için... yok Pollyanna'cılık değil bahsettiklerim... o tarzdan da nefret ederim... ne o öyle... ben kızarım da arkadaş... beğenmedim mi beğenmemişimdir... uymazsa uymaz... mış gibilerle.... mutluyum mutlusun mutlu oyunlarıyla işim olmaz... ama bu dediğim farklı.... sıcacık bir kahvenin kokusunu daha uzun içe çekmek gibi....yediğimiz her lokmada ki tadı tekrar tekrar fark edebilmek gibi, otomatiğe takmadan etrafa bakarak tek tek detaylarda farkındalığı koruyabilmek gibi.... ben ve senlere takılmadan onlara da bakıp anlayabilmek gibi... yolda çizili bir seksek oyununda utanmadan seksek oynayabilmek gibi... gibi gibi işte.... hatta "hayır deme hakkı" nı kullanabilmek bile bir mutluluk değil mi....mutlu hissetmek için önce bu fikre alışmak gerek gerçekte...

Yarım elmadan nerelere geldik... ama bu durum, yani kendi bütünselliğini koruma becerisi, mutlu olabilme becerisiyle öyle içiçe ki... ancak başkaları sizi severse kendini sevme durumlarında, ayakta durabilmek için diğerine muhtaçlık durumlarında, bir bütün gibi hissetmeye imkan varmı... bence yok... kısaca kendiyle barışık olma durumu benim anlatmaya çalıştığım... kendinizi affetme hatta, hoş görme bazen de... aşırı bireysellik ya da bencillik de değil anlatmaya çalıştığım...aman karıştırılmasın....:))

Kendim olmaktan mutluyum... yanımda kendi olan birileriyle olmaktan mutluyum... yaşıyor, sinirlenebiliyor, kızabiliyor, sevebiliyor ve gülebiliyor olmaktan mutluyum....bunlar benim duygularım...sevabıyla günahıyla ve tüm faturalarıyla... evet ya ben seçtim böyle olmayı....sevabı da günahı da bana ait olmalı hayatımın....ben böyle yaşamayı seçiyorum.... yarım elma olmaya dayanamam ki ben zaten :))

Yanılıyormuyum sizce? zor oyunu bozar mı yoksa...içinizdeki çocuğa bir sorun bakalım... o cevabı biliyor inanın...siz hiç yarım elma durumunda bir çocuk gördünüz mü zaten :)) sevgilerimle kalın...

5 yorum:

  1. Cok sevdim yarim elma olmama durumunu! Yeni bir pencere actin bana... Sevgilerimle...

    YanıtlaSil
  2. Canım, ben de bu "yeni pencere" durumunu sevdim... aslında ne haddime, ama sevdim işte...sevgiyle

    YanıtlaSil
  3. Yazıda kendimi gördüm bian :)

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...