Son bir adım....
Hayır dedi taa derinden bir ses "HAYIR YAPMA"...
Aynı ses sordu,
Titrek ve tereddütlü...
Ya ulaştığında,
Hayal biterse...
Alma eline, dokunma, senin yapma...
Bırak hayali kalsın öylece..
Nasılsa,
Dokunmak,
Bir adım yakınında...
Hiç bir hayal ölmez ulaşılmazsa...
Zenginleşerek büyür düş dünyasında...
Meze yaparsın hatta,
Şarabının, keşkelerinin yanına..
İlham olur akar damla damla...
Her gözünü kapadığında senin olur hayalin..
Tükenmez, tükenemez olur..
Ölümsüz olur..
Yaşarsın hayalinle..
Dokunma, yok etme, yapma, durrr....
Doğru olabilirmi bu... bir şeyi düşlemek elde etmekden daha güzel olabilirmi.... ya değilse, ya biterse, ya incitirse ya da en kötüsü tümden yok olursa diye diye....çok istesek de... o son adımda durduğumuz olur mu.... bunun adı ne...korku mu... gerçeklikten kaçış mı... bencillikmi...adı var mı....
Düşlerin yumuşak pastel rengi, gerçeğin keskin hatlarıyla başa çıkabilirmi.... hangisi daha güçlü.....yada tam tersi...
En özgür anlarımızdır hayal kurma anları...süsleme...isteme....renklendirme...gözde canlandırma... olmuş gibi düşünüp kendimizi de bu dünyaya katma ...gözleri kapayıp hissetme anları... peki ya gerçek... asıl gerçek başaçıkabilirmi bu düş dünyasıyla.... hangi gerçek, düşler kadar mükemmel olabilir yada sürdürebilir bu büyüyü... mümkünmü....sanki imkansız...adı üstünde "çıplak gerçek"... tülü, büyüsü, hülyası yok... neyse o ... o kadar... bu ürkütüyor gibi bilinçaltlarımızı....
Okuduğu bir kitabın filmini izleyip de hayal kırıklığı yaşamayan varmıdır..olsa da çok azdır herhalde... hele bir de çok sevdiysek kitabı... düşlerde gezer gibi bir görsellik yaratarak hayalimizde, bir de içine girdiysek... bazen kişilerin yüzleri bile olur kitabı okurken, mekanlar canlıdır soluksuz sayfalarda.... sonra.. bir yönetmen kendi görseliyle canlandırır kitabı, filmi çeker... mekanlar da, yüzler de, ifadeler de farklıdır bizim düş dünyamızdan.. uymaz...uyması da çok zor değilmidir.... herkesin düşündeki sahne kendine....
Birde tabii bu konunun cinsler arasında da farklı algılanması olabilir...Sanırım yukarıda anlattıklarım oldukça hatunca düşünme tarzı... erkekler için zaten herşey "neyse o" değilmidir... hayal dünyası ya da düş dünyasında bu kadar gezme fikri bile yorar onları... hele "ya değilse, ya değişirse, ya tükenirse" diye istemekten bile vazgeçermi bir erkek... yok yok... bu çok karmaşıktır onlar için.... tabii ki istisnalar kaideyi bozmaz... yine de bu düşünme tarzı standart bir erkek için fazla komplekstir.. onlar böyle labirentli düşünmelere gelemezler.... sonuç odaklı olan erkek yaklaşımı ile süreç odaklı kadın yaklaşımı arasındaki temel farklardandır bu da... bence yani :))) ya sizce....
Sevgiyle......
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder