7 Mart 2012 Çarşamba

"çocuk" .... mutlak sevgi... buydu...

Uçakla Ankara'dan İstanbul'a geliyorum.. akşam saatleri... yanımdaki 3 lü koltukta bir anne ve 3-4 yaşlarında bir kız çocuğu... çocuk kıpır kıpır... yerinde duramıyor... yol boyunca anne onu oyalamak için insanüstü bir çaba sarf ediyor...çizim kitapları boyuyorlar, fısıltıyla hikaye okuyor kıza, yaplar bozulup yapılıyor habire... sabırsız sorulara sabırlı ve akılcı cevaplar veriyor..tekrar ve tekrar...

Dedim ya akşam saatleri... geldik İstanbul a ama, bir türlü iniş izni çıkmıyor kuleden... biz İstanbul semalarına tur üstüne tur bindiriyoruz.. küçük kızın dayanacak hali kalmamış artık...

Annesinin ayakları ile ön koltuk arasına sıkışmış zıplamaya çalışıyor... kadının da sabrı artık tükenmiş....oyun stokunu da bitirmiş sabrı ile bir... ve sonunda... sesini bir perde yükseltip yine de fısıltı sayılabilecek bir tonla... sadece... bir "yapma"...

Hah dedim, bacak kadar çocuk... çok anlar ya... bir yandan göz ucuyla seyrederken onları.. allah sabır versin kadıncağıza dedim içimden...zor şey...yerinde olmak istemezdim :))

Anne ve kız birbirlerine bir burun mesafesindeydiler zaten... önce hafif suratı düştü bizimkinin ... sonra dudakları büzüştü... gözlerindeki ışığın solduğunu ve nemlenmeye başladığını ben bile görebiliyordum.... susuyor ve annesinin gözlerinin taa içine bakıyordu... her ifadeyi.. her değişikliği yakalayabilmek için doğrudan gözlerinden yüreğine...

Kadın önce hiç renk vermedi.. o da öylece bakmayı sürdürdü kızın gözlerine...dosdoğru.. olabildiğince ifadesiz hatta...ama dayanamadı... o gözlerdeki suskun nemler yüreğini acıttı ki... "canımmmm" dedi "kıyamam" dedi ve bir an baktı kıza... tabii bende...ve birden...gördüm.... o yüzdeki yeniden aydınlanmayı...

O anı fotoğraflamak için.. neler vermezdim ...kadının da yüzü aydınlandı aynı anda.. bu nasıl bir ışıktı, parlaklıktı, tarifsiz... sıkıca kucakladı kızı... kızda annesini.. o küçücük ellerin kadının sırtına uzanıp kavramak için nasıl uğraştığını görebiliyordum...bu defa da benim gözlerim nemlendi... bir sevgi yumağı oldular... farkında bile değillerdi bir şaşkın seyircileri olduğunun.. sadece kendileri vardı orada ... birde mutlak sevgileri...

İlk defa....evet ilk defa hissettim... bu duygu... annelik... farklıydı.. işte buydu.. o çok özel bağ... çocuk-anne ilişkisi... mutlaka olmalı dedikleri... herşeye değen... herşeye tahammül ettiren.. insanı sabır tanrısı yapan... ancak "olan bilir" dedikleri.. buymuş demek ki... bunu anlamamışım, bu şekilde bakmamışım... bu yoğunlukta bunu hissetmek.... hem de bu yaşımda.. tuhaf duygulardı, bana yabancı... kıskandım aniden...ki pek kıskanmayı bilmem ben... ne bir insanı, ne bir eşyayı, ne bir duyguyu... hiç kıskanmadım ben...ama bu... özendim demek hafif kalırdı... evet itiraf gibi kendime... kaçırdığımı bile fark etmemişim bugüne kadar... böyle çıplak...böyle yalın... sadece sevgi... ötesi berisi yok... mutlak sevgi...

Trajikomik bir durumdu.... hemde bu yaşta...aniden fark edivermek... ne kör bir cehaletti ya rabbi...ama işte...hazırlıksız... bir anda... yüreğim acıdı...

Sonra dedim dur bir dakika.. hemen duygusallaşma...kendime gelmek için biraz da.... analitik olarak ele alalım konuyu :))

Evet hadi bu duyguyu inceleyelim...bir çocuğu sevmek, hem de eksilmeyen, tüketilmeyen hatta giderek zenginleşen bir dille sevmek... ve hep sevileceğinden emin olmak...mutlak, tartışmasız, koşulsuz ve limitsiz....

Demek ki "çocuk sahibi olmak"; aslında "sevme ve sevilme garantili, kısaca karşılıklı sevgi garantili bir canlı edinme" süreci.. hem de ömür boyu... kesintisiz bir sevgi... hangi çılgın aşk, hangi sevgili böylesi bir tatmini vadedebilir ki...

Var mı böylesi.. işte bu cazip kılıyor demek ki anne-baba olmayı... çok çocuk yapmayı..çocuk için onca uğraşmayı... daha çok çocuk, daha çok sevgi..

Yani aslında "çocuk istiyorum" demek ; tamı tamına "sevmek ve sevilmek istiyorum ömür boyu...her durumda... her koşulda...limitsiz" demekle aynı şey...işte bu da bence durumun analitik açıklaması... bonusu sınırsız sevgi.... varmı benzeri... ben bulamadım...ya siz ne dersiniz :))

Bu sosyopsikolojik açıklamayla oyalanırken ben... kurudu ıslaklığı gözlerimin... bir parça burukluk ve hüzün kaldı geriye... ve uçak indi İstanbul'uma, gerçekliğime....yeni bir duygu getirmiştim beraberimde.... ve bir de biraz "keşke"...

7 yorum:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...