12 Şubat 2012 Pazar

Sokak çocukluğum....

Şanslıydık biz, gerçekten şanslıydık.... doya doya yaşadık çocukluğumuzu... mevsimleri sokakta yaşadık doğanın getirdikleriyle iç içe... kavgalar ettik... hayali düşmanlarla savaştık... mahalle arkadaşlarımız oldu... kendimize yetmeyi ilk olarak sokakta öğrendik....

Üzülüyorum şimdiki çocuklar için... akşama kadar ya tv önünde ya bilgisayar başında... sanal oyunlarda....

Seksek oynadık, ip atladık, misket oynadık, alt mahallenin oğlanlarına dar etti bizim oğlanlar bizim sokağı... yaz akşamlarında ateş böceği topladık, kışın çantamızı kızak yapıp kaydık okul yolunda... evin kapısında üstümüzü temizlemek ve eve temiz girmek şartıyla serbesttik çamurlara bulanma da ...

Annemin tek şart vardı - "bana sokaktan şikayet getirmeyeceksin. Gücün yetiyorsa çık oyna" buydu... o kadar... ve bir daha dışarıdan eve hiç şikayet getirmedim yada beni eve şikayet edemedi hiç kimse....

Hatırladıkça kocaman gülüyorum hala.... bayılırdım misket oynamaya... babamın Savarona gezisinde aldığı iri rengarenk misketlerim vardı... sırf onların hatırına büyük oğlanlar beni de alırlardı oyuna... bense pür dikkat oynardım... kazanmak, misketleri kaptırmamak için.. sadece beğendiğim çocuklara yenilirdim gönüllü... tabii bunu onlar hiç bilmediler :)) diğerleri ben kazanınca çok kızarlar, bilyelerimi elimden almaya çalışırlardı... bir kaçardım ki eve...deparıma kimse yetişemezdi.... sonra yine de alırlardı oyuna...tabii yine misketlerin hatırına....:))

Heybelida'da, turşuculuk yapan yan komşumuz evine kat çıkıyordu... ben de gönüllü çırağı... niye mi...:)) gün sonunda koca bir bardak turşu suyu ve salatalık turşusuydu ödülüm... bayılırdım o lezzete... sabırla çalışır tüm gün.... tuğla taşıma, sıra sıra bir tuğla biraz çimento....sonrada ödülümü beklerdim ağzım sulana sulana....

Bu pisboğazlık yüzünden nelere katlanmazdım ki.... Annemler İstanbul a her gidişlerinde beni de götürmek zorunda kalırlardı... ısrarlarımın sonu olmadığı için pes dedirtir her seferinde takılırdım peşlerine... deli gibi sıkılsam da sesim çıkmazdı.. sorun çıkarırsam bir daha götürmezlerdi, bilirdim... Karaköy iskelesindeki sosisli sandviç için her şeye katlanmaya hazırdım....

Adada, çarşıdaki bakkala her uğradığımızda önceden çalışılmış en dayanılmaz gülücüklerimle  bakarak bakkal amcaya :)) çifte kavrulmuş lokum kavanozuna uzanacağı anı beklerdim...tabii yine sabırla :)))

Yalova'daki semt pazarına gidilirdi adadan törenle... tabii ben yine galiptim götürülme pazarlıklarında.... O 4-5 yaşındaki tombul sevimli kıza her tezgahtan verilen cömert ikramlar varken, nasıl adada geride kalabilirdim ben... yüzümdeki yiyecek izlerinden hangi mevsimde olduğumuzu anlayabilirdiniz... en fazla cebi olan kıyafetlerimi giyerdim ısrarla.... iki elim taşıyamazsa bu rüşvetleri ceplerimi doldururdum tıka basa... zavallı annem alışverişmi yapacak....yoksa maskot gibi oradan oraya koşup en sevimli haliyle meyve, şekerleme, kuru yemiş vs ikramlarına boğulan benimle mi uğraşacak.... söylene söylene dönerdik eve.. umurumda mı... ceptekiler yol boyu idare ederdi nasılsa...:))

Yeni oyunlar üretmeye, hayali senaryolar yaratmaya bayılırdım... okuduğum kitapların birer sahne uyarlamasına dönüşürdü bazen sokaklar... sevgili arkadaşlarım.... onlara zorla kayıp bir adaya düşmüş bir grup çocuğun maceralarını az oynatmadım.... hayali bir ormanda saatlerce ev yapmaya çalışırdık... yada azgın dalgalarla boğuşurduk teknemizin küreklerini çekerek....

Giderek büyüyordum ve biz Antalyada idik artık... Bahçeye merak sardım... Evin arka bahçesini laboratuvar gibi bir sebze bahçesi yaptım...en güngörmüş patateslerdi benimkiler:)) .. ne çektiler benden...patates yumrularının günlük büyüme ve son durum kontrollerini yapmasam hiç olurmuydu.... itinayla hergün topraktan çıkarıp, incelenip yeniden toprağa gömüyordum..bu eziyete rağmen büyümeye devam ettiler, inanabiliyormusunuz :)). merakımın sınırı yoktu.... karalahana yetiştirmeye kalktım.. tabii o sıcakta tırtıl oldu üstelerinde.... yazıktı..mutlaka tedavisi olmalıydı... bir tırtılı kavanoza koyup doğru zirai mücadele müdürlüğüne gittim... çok güldüler önce... ben kızdım.. bu ciddi sorunumla ilgilenmeleri için onları ciddiyete davet ettim... tanrım o bacak kadar halimle aynen böyle dedim.... kestiler gülmeyi... ve benim 6 tane karalahana fidem için ilaçlama planladılar ve ... lahanalar kurtuldu... oleyyy, becermiştim.. :))

Bu duygular... anlatırken bile keyiflendim.... kendinle barışık olmak.... uğraşmak.... becerdim diyebilmek.... başarının tadı.... kendine güvenmek ve kendini savunmak.... kıskanmalara değil, bir şeyler yapmaya ve başarıya odaklanmak, arkadaşlık, adil olmak, saygı duymak ve saygıyı haketmek, küçükleri korumak, racona uygun davranmak, bir duruşu olmak, düş kurabilmek, düşleri kovalamak, yaratmak...... ve daha neler neler.... bunları sokakta öğrendim ben.... nasıl üzülmem şimdiki apartman çocukları için... ne büyük eksiklik... şehirde çocuk olmak.... bence büyük şanssızlık....

Peki ya içimizdeki çocuk.... o da başka yazının konusu olsun....
şimdilik bu kadar.... sevgiyle.....hadi çocukluk düşlerine :))) iyi pazarlar olsun.....


11 yorum:

  1. aynaya bakıp.. kendini iyi olan konularda kötü.. kötü olan olan konularda iyi görmeyi öğreniyorlar.. aynaları yamuk.. çünkü..
    "paylaştığın için teşekkür ederim".. naber kani iyiyim sen.. düzeyinde kaldıklarından.. ayna duvarda değil.. patateste.. ziraatçilerde.. turşucu amcada.. annede..
    bir pekalaya.. bir şikayet getirmeye eğitildik biz..

    üff...

    öperim koklaya koklaya..

    YanıtlaSil
  2. Yamuk aynalarla işimiz olmasın hiç... dostluklardan güzel ayna var mı insana.....ayrıca eve şikayet getirmenin, o kadar da önemli olmadığını da öğrenmedik mi zamanla... sadece sorun o "pekala" da... onsuz hala olamıyoruz gibi... illa bir "pekala" denilmesi niye gerekli acaba?
    Ben de seni öpüyorum Ataletim, kocaman hem de :))

    YanıtlaSil
  3. Senin gulucuklerin icin calismana hic gerek yokmus ki Sema'cim, normal halin gulec zaten! Muptelan olmaya basladim, bilesin!:))

    YanıtlaSil
  4. Teşekkürler Şehnazcım.... :))

    YanıtlaSil
  5. "komşulara yardım etmek inşaat yaparken, ya da kış önü odun kömür taşınırken o mahallenin çocuğusun yardımcı olacaksın tabi dışarıdan adam mı çağırsınlar. Sen karşılık beklemezsin ama dayanışma o ya sen taşırken de onlarda sana yardımcı olur. Ağaca dalan var diye bağıran ispiyoncu çocuklar, "ağaca dalan var" dalmak kelimesi:) komşunun ağacından göz hakkımızı (biraz fazla olabilir ama) almaktı işte, sonra ormana kestane toplamaya gitmek çeşmeye gitmek. Sarıyer de oturuyorsan denize gitmek hepsi mahallenin çocukları ile bir arada ama" Şimdi ki çocuklara hepimiz üzülüyoruz tabi bırakan ağaca dalmayı, pazardan marketten alınan meyveyi soyan yoksa yiyemeyen, Aynı apartmanda sosyal ağlarında ekli değilse birbirini tanımayan, sokağa göndermeye artık bizimde korktuğumuz acınılası çocuklar ama birde sokaklar var üzüldüğümüz gözümüzün önünde boşaldı ya bir o kadar acınılası sokaklar. Artık ne top oynamaya arsa var. Ne bizi kovalayacak bağ sahibi papazlar. Boğaz ayrı kimsesiz denizine değil girmek yer yer bakmak bile içinden gelmiyor insanın. Yazınız için teşekkür ederim Seksenleri izlerken nereden denk geldim bilmiyorum dolmuştum içimi döktüm rahatladım... :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Nasıl da akıyor o günlerin anıları :)) "ağaca dalmak" ... avuçlarımız ne minikti...aklımız ağaçta kalırdı geri kaçarken... evet ya..dimi...yazık şimdiki çocuklara... araba sesi dışında ses duyamayan soğuk sokaklara.... içinizi dökmeye yine beklerim... sevgiyle...:))

      Sil
    2. Hem de film şeridi gibi, düşerdik dizlerimiz parçalanırdı resmen ama sokakta ses duyar oynamak için evden kaçardık :) siz böyle yazmaya devam ederseniz neden olmasın :)

      Sil
  6. Dilerim ki hiç kaybetmeyelim içimizdeki çocuğu.Sokaklar güzeldi be.Keşke herşey geri gelse...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bence de kaybetmeyelim...unutmak çok kolay içimizdeki çocuğu... oysa o bekler sabırsızlıkla... küçücük bir anıda, geliverir yanımıza tüm sıcaklığı ve şımarıklığıyla... elinden tutalım.. yanıbaşımıza oturtalım... gözlerimizi paylaşalım.... ve hayatın kalanına çocuk gözlerimizle bakalım yeniden... olmaz demeyelim hemen... ne çıkar ki denemekten...

      Sil
  7. biz sokaklarda büyüdük sokakaların tozunu terını ıcımıze sindirdik.ama nesesını mutlulugunu arkadaslııhgını sevgısını paylastık. çok guzeldı sımdı genclıkın ben merkezcı ve kolaycı olması bence bu yuzdendır. jack :))

    YanıtlaSil
  8. bence de :)) ve ne çok şey kaçırdıklarını bilmiyorlar hatta... bu daha da üzücü....

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...